[SON DERS:ÜNİVERSİTE]

   Üniversitenin ilk günü; herkeste bir yalnızlık, bir arayış, bir sahiplenme isteği var. İlk zamanlar herkes yalnızdır ve herkesin aklında tek bir düşünce vardır; üniversiteyi bitirmek. Gel zaman git zaman yalnızlık sıkıcı, anlamsız olmaya başlar. Böylece bir arayış başlar. Önce seçici davranılır. Öyle herkesle konuşulmaz; ya sıra arkadaşındır konuştuğun ya da kayıtta tanıştığın. Etrafında ondan/onlardan başka kimse olmadığı için sahiplenme başlar. Koskoca üniversitede kimse yokmuş gibi sadece benim arkadaşım olsun benden başkasıyla çok samimi olmasın ister. Bir yerlerde bunun saçma geldiğini düşünür ama yinede istemeden duramaz. Derken birden her şey değişir o çok sahiplendiğin, sürekli zaman geçirdiğin kişiden bir bakmışsın bıkmışsın. Çünkü senin ona yaklaştığın gibi yaklaşmamıştır sana, senin ona davrandığın gibi davranmamıştır sana. 

Aldığın bu dersten sonra kısa sürede dost bulma, arkadaş bulma fikrini kafandan atarsın. Çünkü insanların kalplerine kısa sürede girilmez, girilemez. Bunun için zaman ve güven gerekir.

   Günler, aylar birbirini kovalarken artık sen daha dikkatlisindir. Üniversiteye geldiğin ilk günü ve kendine ne dediğini hatırlarsın; “Ben bu üniversiteyi bitireceğim.” Hiçbir imzayı, hiçbir dersi kaçırmazsın. Hocaların dediklerine göre dersleri dinler, sınavlara birkaç ay önceden çalışmaya başlarsın. Kulağına hep farklı fısıltılar gelir; bu hoca çok yazanları geçirmezmiş, şu hoca yazmayanları geçirmezmiş… Ne duyduysan ne gördüysen uygularsın. Sınav olur, sonuçlar açıklanır; 80,90… İlk yıl biter transkripler hesaplanır hemen hemen herkes geçmiş. Senin ortalaman daha yüksek ama hiçbir sosyal faaliyetin yok, arkadaşın yok. Olsa da sınav günü gelince olur. O zaman anlarsın bunların hepsini yapsan da sınıfı geçersin yapmasan da derse her gün girsen de okulu bitirirsin arada sırada girsen de bitirirsin. 

Bu üniversite hayatından aldığın ikinci ders olur. Önceliğin üniversiteyi bitirmek değil önceliğin üniversiteyi yaşamak, anlamak olur. 

   Artık yıllar birbirini kovalarken sen aldığın derslerden deneyimlerini arttırmışsındır. Arkadaş edinmede, dostluk kurmada güveni sağlamışsındır. Kendine onan inancını, güvenini arttırmışsındır. Zamanını kullanmayı, eğlenmeyi, gezmeyi, çalışmayı… hepsini yapmada usta olmuşsundur artık. Ancak içinde hep bir boşluk vardır; her gün gördüğün, görür görmez heyecanlandığın, zamanı unuttuğun o kişiye gidipte ona karşı neler hissettiğini anlatamamışsındır. Bunu yapmaya inanmamışsındır, inansan bile cesaret edememişsindir. Çünkü seni, senin onu sevdiğin kadar sevememesinden korkmuşsundur. Eğer hiçbir şey söylemeden yapmadan bitirirsen üniversiteyi o zaman tüm ömrün boyunca o anın pişmanlığıyla yaşarsın. Eğer inanıp, cesaret edip içinde neler biriktirdiğini, neler hissettiğini anlatırsan belki seni anlamasa seni sevmese bile yine de o anın pişmanlığından kalbini feragat ettirmiş olursun. Bu da üniversiteden aldığın son ders olur. 

Üniversiteden ne öğrenir insan diye sorsalar hiç tereddüt etmeden cevap verirdim; hayatı. Eğer hala öğrenememişse boşuna zamanını tüketmiştir… 

Başlık: SON DERS: ÜNİVERSİTE

Yorum bulunamadı.

Yeni yorum